Log in
Selim Yavuz

Selim Yavuz

Web site URL:

NE DERSİNİZ?

                                                    

   Hastanedeyim. Hastalığıma çare içerisindeyim. Koridordaki kalabalığa bakıyorum. Sonra park alandaki aracımla çektiğim sıkıntı aklıma geliyor.Boş alanda yoğunluk,girişte yoğunluk,koridorda yoğunluk,doktorun yanında yoğunluk,laboratuarda yoğunluk.

   İnsanlar peş peşe,  akın edercesine ilerliyor.Park alanları dolmuş,yoğunluk hat safhada hem araçlara, hem insanlara, sıra alanlar, tahlil olanlar, doktora muayene olmaya çalışanlar.Herkesin,her kesimin acelesi var,acil servis ister gibi acil muayene.Doktorlarda buna ayak uydurmuş.Birinin derdini dinlerken,diğerinin röntgenine, öbürkünün ilacını yazdırmaya çalışıyor.Hastalık önemli, zaman kısıtlı, yaşlısı(65+) bekleyemiyor,gencin gitmesi gereken yer var,orta yaşlısı işiyle ilgilenmeli,çocuklar hastane ortamından uzaklaşmalı.Bir şekilde ,bir an evvel bitirmeli hastalık işini.Oysa telaşıdır hastalanmasına sebebiyet, koşuşturmadır rahatsızlığının başlangıcı.Ama  ne çare yine de acele etmelidir.

  Neden? Niçin? diyorum. Daha sağlıklı hayat mı? Yoksa ölümü geciktirmek mi? Ölüm yakının değilse seyirlik olmuş. Etkisi uçucu, varlığı tartışmalı, hakikat lakin kafamızı çevirdiğimizde yok olup gidecekmiş gibi, sanki hiç gelmemiş.Bana ait değilse, benden birinin değilse sıradan,yapay,yalancık sadece onun başına gelen bir olay,bana uğramayacakmış, etrafımda tur atacakmış,benimle işi yokmuş gibidir,ölüm.

  Ölüm sanki bir elbise bir bahşiş bir söz bir lütuf gibi gözüküyor. Belkide bu yüzden kimine yakıştırıyor, kimine konduramıyoruz. Kimine bol geliyor, kimine hiç olmuyor. Kimine hastalığı, kimine sağlığı uygun bulmuyoruz.Bu yüzden hastaneleri dolduruyor ve artık yetersiz buluyoruz,çare diyoruz.Alternatif tıplar geliştiriyor,hastane konforlarını iyileştiriyor,binaları seyirlik yapıyoruz.Belki de hastalığı özendiriyoruz.Ne dersiniz?

Hastanelerde acı yok olmuş.Hayat sıradanlaşmış, doğallaşmış.Hastalar hastaneler için müşteriye dönüşmüş.Ne kadar çok gelen varsa ihaleler o kadar kabarık.Hastalar ve yakınları birer veli nimet, işsizlere iş imkanları çünkü duygular gitmiş.Tahammül kalkmış.Erken gel, sıranı al, tahlil numaranı kap,direk doktor odasına dal ve gününü geçir.Başkasının acısı ,derdi, hastalığı, sırası neden önemli olsun ki?

  Bugün sağlık dediğimiz bir önceki manasıyla anlamını yitirdi. Eski hastalık isimleri öldü, yerine daha kapsamlı yenileri geldi. Tedavi gelişti,hastalık çeşidi arttı.Tıp ilerledi,yaşam ömrü kısaldı.Daha uzun ömür dedik,daha sağlıklı hayat dedik,daha konforlu yaşam dedik lakin hayatı yaşamadan ölümle yüzleştik.Acaba sağlık hiç çaktırmadan ölümsüzlükle yer mi değiştiriyor? Ölümsüzlüğün arkasına mı sığınıyoruz? Gölgesinde mi çabalıyoruz? Bütün bir hayatı ölüme ertelemek için mi harcıyoruz? Ne dersiniz? Farkında mısınız?

   Hastanelere muhtaç etmeden ,hastanesiz de bırakmadan sağlıklı yaşam dileklerimle….

GEMLİK, TRAFİK VE SİGORTA

                              

   Gemlik’te trafik sorunu gittikçe artıyor. Gündemde trafik sigortalarının yüksek fiyatlarda seyretmesi  konuşuluyor .Basında yer aldığı gibi  ve araç sahiplerinin gerçekten haklı oldukları bu konu yasal düzenlemeler beklerken firmalarda araç sigortalarından yaptıkları zararları göstererek fiyatlarda  geçmiş senelere göre oldukça fazla miktarları vermektedir. İlçemizde özelikle şehir içinde trafik yoğunluğu da gün geçtikçe artmaya devam ediyor. Devam edecek gibide gözüküyor.

   Belediyenin geçmiş yıllara nazaran şehir merkezindeki otopark alanlarını artırmasına rağmen yeterli olmuyor. Şehir merkezinde araç park edecek yer bulmak zor. İstiklal caddesi ücretli olmasına rağmen araçla duraklamak ve araçtan birisini indirmek mümkün değil. Çoğu insan bu yüzden mecbur kalmadıkça yürüyerek çarşı camii etrafına gitmeyi tercih ediyorlar. Resmi kurumların şehrin çeşitli bölgelerine yayılana kadar bu sürecin devam edeceği gözüküyor. Lakin bazı harteller gerçekten çileye dönüşmeye başladı. Özellikle dereboyu ile hürriyet caddesi ve derya sokak bağlantısı köprüsü akşam  ve sabah trafiklerinde oldukça yoğun. Geçiş üstünlüğünün belli olmadığı keyfekeder  şöförlerin  öngörüsüne göre hareket etmek zorunda kaldıkları bu kavşağa çözüm bulunmalıdır.Lamba uzun kuyruk oluşturacağından diğer yolların tıkanmasına sebep verebilir.Çevre yolu üzerindeki dereboyu kavşak uygulaması da kısmen rahatlatır.Lakin köklü çözüm için altarnatif yol gereklidir.

   Orhangazi caddesi ile hürrriyet caddesinin keşiştiği noktada araç yoğunluğu gün boyu  sürmektedir.Akşam , sabah ve servis otobüslerinin olduğu zamanlarda  trafik felç olmakta yine geçiş üstünlüğünün belirlenemediği  ve kontrollü geçişin sağlanamadığı bu nokta kazalara sebep olmaktadır.Genelde maddi hasarlı kazalara sebep olan bu tür olaylarda sigorta fiyatlarının yükselmesini sağlamaktadır.Şehir içinde yolculuğu zorlaştırmakta ve insanların stresini artırmaktadır.Cumhuriyet  mahallesine çıkan kumla caddesi  ile çevre yolu bağlantısındaki lambalar sorunu bir nebze rahatlatsa da  yoğunluk devam ediyor. Altarnatif yol bu noktada mutlaka olmalıdır.Yine kumla caddesi ile novadari caddesi keşişim noktası  tehlikeli durumunu korumaktadır. Burayada bir çözüm bulunmalıdır.Novadari caddesinden Gemlik istikametine  gelen araçların bir üst köprüyle Gemlik istikametine döndürülmeleri sağlanabilir.

  Gemlik terminal girişinin bulunduğu köprü artık yeterli gelmemektedir. Hem terminal hem Umurbey ve gün geçtikçe nüfusu çoğalmakta olan hisartepe bağlantısını sağlayan bu güzergah yeniden değerlendirilmelidir. Yapılacak olan termal tesiste trafiği daha da artıracaktır. Bu noktada terminalin yerinin değiştirilmesi , İstanbul –izmir otabanın bağlantı noktalarına yakın bir yere daha büyük bir yerin terminal olarak düşünülmesi  gerektiğini düşünüyorum. Daha önceki yazılarımda da belirtmiştim.Hisartepe Gemlik girişinin  üst geçitin bulunduğu bir yere küçük araçların gidebileceği bir yol üniversite ve diğer okullar içinde rahatlık olacaktır.Özdilek kavşağı hafta sonu ve akşam ve sabah yoğunlaşmaktadır.Umurbeyden gelen köprünün kenarına park eden araçlar kazalara sebep olmaktadır.Burada da kavşak çalışması yapılmalıdır.Özdilek,istasyon ve umurbey istikametinde geçiş önceliği belirten herhangi bir ikaz yoktur.Her şehir üzerine düşeni yapabilirse, kazaların oranı düşebilirse, tırafik sigortaları da kısman ucuzlayabilir. Tabiki yasal düzenlemeye de en kısa zamanda ihtiyaç vardır.

       Kazasız belasız ve daha ekonomik sigorta dileklerimle….

  

DÜŞÜNMEK

                                           

    Düşünmek , en çok ihmal edilen eylem. Düşünmek varlığın sembolü, düşünmek insan olmanın alameti. Düşünmek zor olana tabi olmaktır. Düşünmek her zaman ve her yerde fikirlerin esiri olmaktır. Düşünmek  kendini , çevrendekileri ve kapsama alanındaki tümden gelenlerin derdiyle dertlenmektir. Düşünmek sonu ve başı belli olmayan bir deryada yüzmektir.

   Düşünmek elbette kolay değildir. Tamam hallettim , bu işte bitti dediğin anda yeni ufuklara yelken açmakla yeniden başlar, yeniden sürükler insanı. Yeni arayışlar ve yenilik insanın merakını cezbederek gerçeğe götürmek için sürekli kemirir  durur.Çünkü düşünen varlık gerçeklerin sanal olanlarla gizlendiğini fark eder. Sürekli olayların ve olguların iç yüzünü , gerçeklerini, söylenenleri ve verilmek istemeyenleri araştırmak ister. Düşünmektir farklı olan , farkındalığı yakalayan.

  Peki düşünmeyi ne engeller? Ne düşünmekten alıkoyar insanı? En büyük engel  bana göre alışkanlıklardır. Çünkü düşünmek  gibi zor olan bir eylem de alışkanlıkları değiştirmektir.İş güvenliği uzmanı olarak yanlış olan bir fiili , doğrusuyla değiştirdiğimiz anda iş kazalarının en çok yaşandığına şahit oluyoruz.Bu yüzden değişebilecek alışkanlıkların geçişini yaparak tedbir almaya çalışıyoruz.Düşünme fiilide alışkanlıklarla doğru orantılıdır.Hayvanlar ve bitkiler aleminin en büyük zaafıdır alışkanlıklarını değiştirememeleri.Tabii onların yaşam şartlarına alışkanlık demek ne kadar doğru ise. Daha çok kendilerine vahyedilen ,  öğretilen, şuurlu ama şuursuzca  verilen biçimde yaşama şekilleri.Farkındalık koyamama meseleleri.İşte zor olan sebep insanın düşünceye yelken açmasıdır.Bu sebeple alışkanlıkları değiştirip sorgulayıcılıktan uzak ,rahat ve sorumsuz bir hayat seçme idealizmidir.

   İnsanlar genelde bir çok sorunu bir sebebe bağlama arzusundadırlar. Çok bilinmiyenli bir denklemin tek cevabının olması ,neyi, nasıl, ne kadar istediğini bilmeden problemi çözme gayreti beyhude  olacaktır.Buda sorunu çözmede tek tip bakışa sebebiyet verir ki neticesi hüsran olur. Hakikat ise bir çok fikrin dillendirilip ,en güzelinin,  en iyisinin seçilmesi ile olmalıdır. Fikirler de düşüncede, düşünce ile  makus bulur. Dünyaya ait söz söyleme hakkı bulunan insanlar bu düşünce adamlarıdır. Farklı fikir ve düşünceler tahammülü olmayanlar ise yeryüzü sayfasında birer birer yok olup gideceklerdir. Farklı fikirleri olmayanlar, düşünce melekesini kaybetmiş bulunanlar ise kendi gibi bakış olanların dışındakileri zorbalıkla, haksızlıkla gerektiğinde de şiddete baş vurarak düşünülmesini istemeyecektir.

  Düşünmek için, insanının öncelikle kendisini sorgulaması lazımdır. Düşünebilmek fikirlerini  ve eylemlerini sürekli eleştiriye tabii tutabilmektir. Bir fikri mutlak doğru kabup edip onda sabitlenip kalmak ,kapıları ve pencereleri kapattım deyip içeriye yeni havanın girmesini beklemek gibidir. Gerçek düşünce adamı kendi fikrini mutlak doğru kabul ederek ,nihai otorite merci olduğunu düşünmemelidir. Belki de siyasilerle ayrışan nokta burasıdır. Gücün düşünceyi de esir almasını sağlayarak tek tip insan prototipi üretmeye kalmak , insana verilen en büyük nimet olan akla zarar ve ziyandır.İşte düşünce adamının zihnini mutlak güç ve siyasi otoriteye teslim ederek onun perspektifinden yapılanları yorumlamak düşünce mefhumuna ket vurmaktır. Buda insanlığa yapılan en büyük zulümlerden biridir.

 Bir not: Gelişen teknoloji, ilerleyen iletişim araçları, bir çok özelliği bir arada bulunduran minik aletler in yoğun meşguliyet dürtü ve arzusu bir neslin düşünce kavramını ila ebet kapatacak gibi mesafe kat etmektedir. Ona göre bir an evvel çözüm yolları düşünce atmosferine bırakılmalıdır.

  

AN-KARA GEMLİK KOR-AY’dın

                                   

 Ay gibi ışıdın üzerimize; Marmara’nın incisi körfezimizin parlayan yıldızıydın. Semalarda süzülerek al renkli bayrağımızı dalgalandırırdın. Sonra yüreğimizi dağladı acı haberin. Kor oldun yaktın ciğerimizi. Haberin geldi. Gemlik şehidi KORAY diye. Üzüldük, sana yapılan hain tuzağa lanet ettik. Gözyaşımız PINAR oldu aktı, aktı ama dışa vermedik. İçimizdeki koru söndüren pınarı aydınlık gelecek için büyüttük.

  Yurdumuzun diğer şehitleri gibi mekânınız cennet olsun diye dua ettik. Bugün bu rahat yaşamımız varsa senin gibi canını feda edenlerin mirası olduğunu bir kez daha özümsedik.  An’ın karaya büründüğü patlamanın hemen peşinden geldi haberin. İlk gün sosyal medyada geçti resmin. Tanıyanlarla oluştu fısıltılı muhabbetin. Dünyaya dedirttin ülkem için canımı feda ederim. O saatten sonra Gemlik olarak na’şını bekledik. Tüm halk olarak bize hakkını helal etmeni istedik. Çünkü yüce yaratıcı senin hükmünü vermişti. Vahyi ile bize bildirmişti.    (Ali imran süresi 169-170) Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Öyle ise biz kendi halimize üzülmeliydik. Derken Cuma namazı sonrası bekledik, lakin vatan için bir gün daha dercesine, cumartesiyi görürcesine az zaman sonra elveda edeceğim dedin. O gün sabah vakti tüm camiler sela-nı verirken yürekler bir kez daha yandı.

"Ey Allah'ın Resûlu, /Ey Allah'ın Habibi, /Ey Allah'ın Arşının Nuru, /Ey Allah'ın Mahlûkatının Hayırlısı, /Ey Öncekilerin ve Sonrakilerin Efendisi, salât-u selam senin üzerine olsun!/Hamd Âlemlerin Rabbi Olan Allah İçindir!" yankıları Gemlik semalarında senin için bir kez daha yansıdı. Bir kez daha şahit kıldı tüm dağları, taşları, insanları, mahlûkatı, denizi, arşı. Ve sonra siren sesleri. Söktü yüreğimizdeki tüm nefesi, Ah o siren sesleri Ağlattı tüm hepimizi. Ambulansın cevre yolundan girmesiyle tüm Gemlik tekrar gözyaşını tutamadı. Bir kez daha içimiz burkuldu, Bir kez daha lanet ettik teröre. Bir kez daha kalpten beddua ettik hainlere. Anladık ki televizyonda seyretmeye benzemiyormuş. Bir kez daha ateş düştüğü yeri yakarmışa şahit olduk. Elleri öpülesi babanın “ asla Ağlamayacağız “ sözleri bizi kendimize zor getirdi. Yine pınarlarımızı içimize akıtmak için çok zorladık kendimizi.

  Artık kısa ömrümüzün bir ezan bir sela mesafesi dolmuştu.Halkla veda için sana son görevimizi yapmak için,senden helallik dilemek için sana dua etmek için cami avlusunda dünyalık vazifemizi sonlandırmak için buluşma zamanıydı.Ama ne mümkündü bayrağımıza sarılı tabutunu görmek.Tüm Gemlik ve civar ilçeler akın akın doldurmuştu meydanı.Gemlik genciyle,yaşlısıyla, erkeğiyle kadınıyla ,protokolü ve halkıyla hep oradaydı.Sana vedaya gelmişti.Tüm yollar dolmuş cenaze namazına iştirak için gönülden buluşmuştu.Biz inanıyoruz ki sen de gördün bizi.Hep birden hocanın tekbiriyle tekrar dedik Allah en büyüktür (Allahu ekber).Sonra sonlandırdık hep bir ağızdan( Es-selamü aleyküm ve rahmetüllah) 'Allah'ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun' diyerek.Artık topraktan geldik toprağa döneceğiz  ilahı ikazı ile mezarlığa tekbirlerle uğurladık seni..

"Allahu ekber Allahu ekber, Lâ ilâhe illallahu vallahu ekber. Allahu ekber ve lillahi'l-hamd" diye tekbir getirerek ("Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Allah'tan başka ilâh yoktur. O Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Hamd Allah'a mahsustur") Hz İbrahim’im  hz İsmaillini kurban etmesi misali bizde seni vatan kurban ettik. Fecr 27-28-29-30 ayetleri ile kalbimiz mutmain bir şekildeEy huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön.(Seçkin) kullarım arasına katıl Ve cennetim gir”.müjdesiyle sosyal medyada peşinden seni yalnız bırakmadık.

 

Bu RSS beslemesine abone ol